Diğer Dinler : Sabiilik

Adsız

Sabiilik yaklaşık olarak M.Ö. 2000 den önce kurulmuştur. Kurucusu belli olmayan Sabiilik Harran’da doğan bir dindir. Sabiilik Milli bir dindir. Sâbiîlik veya Mandeizm/Mandenizm (Mandaeans) (Arapça : الصابئة veya مندائية) Âdem, Nuh ve Vaftizci Yahya’yı peygamber kabul eden, ancak İbrahim, Musa, İsa ve Muhammed’i reddeden tek tanrılı bir dindir. Eskiden mensupları çoğunlukla Irak ve Suriye’de bulunurdu. İslam’ın ortaya çıkışından sonra inanç mensuplarının sayıları iyice azalmış ve zamanla yok olma noktasına gelmiştir.Günümüzde ise Dünya üzerinde 60.000 ile 70.000 kadar Sâbiî olduğu tahmin edilmektedir. Ancak Orta Doğu’daki mensupları Dünya’nın geri kalanına oranla daha az sayıdadır. Dürzilik mezhebinin bu dinden ve Yezîdîlikten yoğun ölçüde etkilendiği düşünülmektedir.

Sabiiler, ortadoğu ve islam kaynaklarına göre yıldızlara tapıyorlardı. yıldızların içinde de en başta, ay ve güneş sayılıyordu. fahruddin razi gibi ünlü kuran yorumcuları ve ibn hazm, şehrestani, fadullah el ümeri gibi yazarlar bu görüşü benimserler. Abdest, namaz, cenaze namazı, fıtr bayramı, kurban, hac, kabenin kutsallığı gibi inançların hepsi, yıldızlara ve güneşe tapan sabiilikte mevcuttur.Ramazan ayında müslümanların tuttuğu oruç da sabiilikten geliyor. müslümanlıkta, farz oruçlar bir aydır. bu ay da kimi zaman 29, kimi zaman 30 gün çeker. sabiilikte de aynen böyle. ibn nedim, el fihrist adlı eserinde, sabiilikteki farz orucunun 8 martta başladığını belirtiyor. bunun dışında 9 aralıkta başlayan 9 günlük bir oruç ta var. ayrıca, 8 şubatta başlayan 7 günlük bir oruca çok önem veriyorlar. 16 ve 17 günlük nafile oruçlara da değiniliyor.

İbn hazm ise, el fasl adlı eserinde sabiileri şöyle anlatıyor: “yedi yıldıza ve 12 burca saygı göstermek gerektiğini söylerler ve bunların suretlerini (resimlerini, heykellerini) tapınaklarında bulundururlar.. ramazan ayında da oruç tutarlar. namazlarında, kabeye, el beytül haram;a dönerler. ve kabeye saygı gösterirler.”

Bilindiği gibi, kabe bir güneş tapınağı olarak yapılıp(Bazı araştırmacılara göre, İbrahim ve oğulları tarafından Hicaz’da inşa edilen Kâbe, bir güneş tapınım merkezidir. Kureyşliler, kendilerinin İsmail neslinden olduklarını söylerler. İsmail, Hicaz’a yerleştikten sonra Cürhum kabilesinden bir Sami kadınla evlenmiş ve babası İbrahim ile birlikte Kâbe’yi inşa etmiştir. İbrahim ve İsmail Mekke’de, ‘Kâbe Tarikatı’ adı altında, mabedi korumakla görevli Batıni bir örgüt kurmuştur.) kullanılmıştı. Mesudi mürucuz zehep adlı eserinde, 7 yıldız adına yapılan, dünyanın en büyük tapınaklarını sayarken, kabenin de adını anar: el beytül haram (kabe), geçen çağlar boyu hep saygı görmüştür, çünkü o zühal (satürn) evidir ne var ki, yine udinin verdiği bilgiye göre, güneş tapınakları dörtgen olduğuna göre, kabe de zühal yıldızı için değil, güneş için yapılan bir tapınak olsa gerektir.

Sabilikte, yedi gezegenin her biri için, günde yedi kez namaz kılınırdı.Ay görününce oruca başlanması ve izleyen ayın başında bitmesi geleneği, İslamiyet’ten önce Sabiler arasında görülmektedir. Halife Memun döneminde Müslüman orduları, Harran’da Sabilerle karşılaşmışlar ancak, diğer güneş kültü inanırlarının hepsi putperest diye nitelendirilerek, İslamiyet’i kabule zorlamışlarken, Sabilere, Hıristiyan ve Yahudilere tanındığı gibi, belli bir miktar para vermeleri karşılığında kendi inanç sistemleri içinde kalmaları hakkı verilmiştir.

Sabilikte, her gezegen için her gün namaz kılınmasının yanı sıra, haftanın günlerinin her biri, bir gezegene özel ayinler düzenlenmesi için ayrılmıştır. Pazar günleri Güneş ayinlerine, Pazartesi Ay ayinlerine, Salı Mars, Çarşamba Merkür, Perşembe Jüpiter, Cuma Venüs ve Cumartesileri de Satürn ayinlerine ayrılmıştır. Latince kaynaklı batı dillerinde günlerin isimleri, bu güneş kültünün günümüze yansımasından başka bir şey değildir. Örneğin Pazar “Sunday” Güneş günü, Pazartesi “Monday” Ay günü ve Cumartesi “Saturday” de Satürn günüdür.

Bu tapınım şekli, İskender işgali döneminde Pisagoryen öğreti ile karşılaşılınca bir nebze değişmiş ve SABİLİK, bir Yüce Varlık ve onun yönetimi altındaki altı yardımcısına inanmak şekline dönüşmüştür. Aynı dönemde hava, su, toprak, ateş gibi dört temel elemana, cansız varlıkların, bitkilerin ve hayvanların da ruhları bulunduğuna, Yüce Varlığa yalnız sevgi ile ulaşılabileceğine inanmak gibi Batıni inanç biçimleri de Sabiliğe yerleşmiştir. Sabiler için artık, Hermes, Orfe ve Pisagor ulu Tanrı ile bir olmayı başarmış yüce ruhlar, yarı tanrılardır.
Sabilikte de, diğer Batıni ekollerde olduğu gibi sır saklamak esastır. Sabiler, kendilerinden olmayanlara sırlarını kesinlikle vermezler. Sabiliğin yozlaşmış bir devamı niteliğinde olan günümüz Yezidiliğinde, aynı sır saklama prensibi olduğu gibi korunmakta ve yabancılar, topluluk içine kesinlikle alınmamaktadır.

Sabilerin sır ayinleri, gezegenlere ithaf edilmiş mabetlerin altındaki salonlarda yapılırdı. Bu salonlar, önce aslına tapınılan, Pisagoryen etkileşimden sonra birer sembol haline dönüşmüş olan gezegenlerin heykelleri ile doluydu. Sabiliğin bir kolu da Arap Yarımadasındaydı. İbrahim ile birlikte Mısır’a göç eden Sabilerin bir kolu da, Yemen’e gitmişti. Kuran’da, bu Yemen inanışına değinilmekte ve onlardan tek Tanrılı “Hanif Din” inanırları olarak bahsedilmektedir. İslamiyet üzerinde, öğretileriyle etkili olan da, Sabiliğin bu koludur.

raklı sabiiler-getty

 

Yemen Sabaları ve Muhammed’in atalarının kökleri, bu örgüte dayanmaktadır. Nitekim yüzyıllarca ailesi Kâbe’yi koruyan Muhammed’in de, Kâbe ve civarını emniyet altına almakla görevli bir tarikatın üyesi olduğu yolunda bilgiler, günümüze kadar ulaşmıştır. Hılf ül-Füdul adıyla, İbrahim tarafından kurulan Kâbe Tarikatının amacı, mabedin düşmanlardan korunmasının yanı sıra, Tek Tanrılı din inancının da yaşamasının sağlanmasıdır. Bu dinin inanırlarına Hicaz’da, Hanif Din inanırları denilmiştir. Tarikat, zamanla zayıflamışsa da, Muhammed’in amcalarından Ez Zübeyr, Hanif dinin bir gereği olan Hac ibadeti döneminde kabileler arasında çıkabilecek çatışmaları engellemek ve ticareti geliştirebilmek amacıyla “Allah’ın Sulhu Ayları” müessesini kurmuş, sulhu korumak için de, eski Hılf ül Füdul teşkilatını canlandırmıştır. İslamiyet’in ilanından önce kurulmuş olan “Allah’ın Sulhu Ayları” müessesinin adından da görüleceği üzere, “Allah”, Hanif dinin tek Tanrısının adıdır ve İslamiyet’e, bu dinden geçmiştir.

Yeniden canlandırılan Hılf ül Füdul, zalimlere karşı mazlumların hakkını savunmak için yemin edenlerden oluşmuştur. Üyelerinin tamamı, Hanif din inanırıdır. Üyelere, savaş sanatının yanı sıra, Hanif dinin öğretileri de verilmiştir. Muhammed’in ailesi Beni Haşim, Muhammed’in annesinin ailesi Beni Zühre, Ebu Bekir’in ailesi Beni Teym ile Beni Muttalip, bu teşkilatın bel kemiğini oluşturmuşlardır. Mekke halkı arasında lakabı ‘El Emin’ olan Muhammed’in, bu teşkilata üye olmaktan gurur duyduğunu sık sık ifade ettiği belirtilmektedir. İslamiyet’in, zor ilk yıllarında da Muhammed’e, bu hatırı sayılır bir kuvvet olan teşkilatın, büyük yardımları olmuştur. Muhammed ve İslamiyet karşıtlarının, onu öldürme girişimleri, bu teşkilatın üyelerinin yardımı ile atıl kalmıştır. Bu bilgilerden, Muhammed’in amcaoğlu Ali’nin de, aynı teşkilatın üyesi olduğu sonucu çıkarılabilir. Ali ile karşıtları arasındaki hilafet çekişmesinin de, İslamiyet’in Hanif din yanlıları ile, Ortodoks Sünniler arasındaki bir çekişme olduğu düşünülebilir. İslamiyet’i sonradan kabul etmiş tüm Batıni ekol yanlılarının Ali yandaşı olmalarının altında da, benzer idealleri paylaşma olgusunun yatması kuvvetle muhtemeldir.

İncil’de Sabiîler

İncil’de Elçilerin İşleri kitabında bölüm 19:

1-2 Apollos Korint’teyken Pavlus, iç bölgelerden geçerek Efes’e geldi. Orada bazı öğrencileri bularak onlara “İman ettiğiniz zaman Kutsal Ruh’u aldınız mı?” diye sordu. “Kutsal Ruh’un varlığından haberimiz yok ki!” dediler. 3 “Öyleyse neye dayanarak vaftiz* oldunuz?” diye sordu. “Yahya’nın öğretisine dayanarak vaftiz olduk” dediler. 4 Pavlus, “Yahya’nın yaptığı vaftiz, tövbeyle ilgili bir vaftizdi” dedi. “Halka, kendisinden sonra gelecek Olan’a, yani İsa’ya inanmalarını söyledi.” 5 Onlar bunu duyunca, Rab İsa’nın adıyla vaftiz oldular.

Pavlus Efes’e gittiğinde muhtemelen Sabiîler ile karşılaşmış ve Kutsal Ruh’un varlığını bilmedikleri için “Öyleyse neye dayanarak vaftiz oldunuz?” diyerek şaşkınlığını dile getirmiştir.

Kur’an’da Sabiîler

Kur’an’da Sabiîler ile alakalı üç ayet vardır:

2.62: Kuşkusuz, iman edenler ile Yahudi inancının takipçilerinden, Hıristiyanlardan ve Sâbiîlerden Allah’a ve Âhiret Günü’ne inanmış, doğru ve yararlı işler yapmış olanların tümü Rablerinden hak ettikleri mükafatları alacaklardır; ve onlar ne korkacak, ne de üzüleceklerdir.

5.69: İnananlar, Yahûdiler, Sâbiîler ve Hıristiyanlar(dan) Allah’a ve Âhiret Günü’ne inanan ve iyi işler yapanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.

22.17: Gerçek şu ki inananlar, Yahudi inancına bağlı olanlar ve Sâbiîler, Hristiyanlar ve Mecusiler ve bir de Allah’tan başka varlıklara tanrısal nitelikler yakıştıranlar arasındaki hükmü Kıyamet Günü Allah verecektir. Çünkü Allah her şeye şahittir.

Günümüzde Sabiilik

Günümüzde Sabiiler Dicle ve Fırat kıyıları, Irak’ın güneyindeki eski Kuzistan’ın Karun Nehri Boylarındayaşamalarına rağmen büyük bir bölümü Bağdat ve Basra’da yaşamaktadırlar. Sabiiler kendileri dışında kimseyle evlenmeyen kapalı toplum olup Altın ve Gümüş işçiliğinde oldukça ilerlemişlerdir.Irak’ın dışında İsveç,Avustralya,ABD gibi ülkelerdede yaşayan Mandaistlern Günümüzde Dünya’da sayısı 30.000 kadardır.

 

yaklaşık ByBrawe

Ayrıca kontrol

Şuayb ve Medyen Halkı

Şuayb ve Medyan Halkı hakkında ayetler, Konulara göre ayrılmış ayetler ve sıralanmış ayetler ...

2 Yorumlar

  1. İlginç. Kuran’da sözü en az edilen dini konu seçmişsiniz ama sözü en çok geçen dinle ilgili yazmamışsınız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir