Kuran’daki bazı ayetlerde gaf mı vardır ? (hud 2)

Sorunun Detayı:

Şu ayetlerde: hud 2, Şura 10, Tevbe 30, Zariyat 51 ve En’an 114’te konuşan kim? ”Muhammed” mi yoksa Allah mı?

Ateistlerin iddiası:

Açık şekilde görülmektedir ki bu ayetlerde konuşan ”Muhammed’dir”. Bir gaf yaparak ayeti kendi dilinde yazdırmıştır. Bu gafı farkeden ama örtmeye çalışan kimi mealciler (Kuran’ı Türkçe’ye çeviren yazarlar), ayetin orjinalinde bulunmayan ”de ki” sözcüğünü meale parantez içinde monte etmektedirler.

Cevap:

 

Dil açısından bir cevap

 

Ateist sayfalarda en çok çarpıtılan konulardan biri Kur’an’da bazı ayetlerde ”de ki” ifadesi kullanılmadığı için bu ayetlerin ”Muhammed’in” sözü olduğu iddiasıdır. Bu iddia ile çoğu zaman bilgisiz insanların bilgisizliğinden faydalanmak isteniyor.

Mesela hud suresinin 2. ayetinde şöyle geçiyor: ”Allah’tan başkasına ibadet etmemeniz için (indirildi). Şüphesiz ki ben, onun tarafından size gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.”

9ycs

Arapçası iyi olan herkes bu iddia edilen ayetlerde konuşan kişinin peygamberimiz (Hz. Muhammed) olmadığını bilir. Kur’an edebi bir kitaptır. Kur’an’da emirler bazen “de ki” ifadesi ile bazen de “de ki” demeden doğrudan Hz. Muhammed’in demesi gereken şeyin söylenmesi ile ifade edilir. De ki denmeksizin bunun söylenmesi ile özne değişmektedir ve Allah konuşmaktadır. Arapça’da bu bir söz sanatıdır ve kullanımları Arap literatüründe gözlenebilir. “De ki” ve “dediler ki” ifadeleri Kuran’da farklı ayetlerde geçer. Bazen de ki der ve peygamberin söylemesi gerekeni ifade eder. Bazen de söz aktarır ve dediler demez. Bu failin kim olduğunun anlaşıldığı bir söz sanatıdır, buna İltifat Sanatı denir ve Arapça’da bu çok kullanılan bir sanattır.[1]
Bazı Meallere ”de ki” yanlış anlaşılmayı önlemek için ekleniyor, ateistlerin çarpıttığı gibi üstünü örtmek için değil.
Belki şöyle düşünebilirsiniz: hani Kur’an evrenseldi ? Arapça bilmeyen bunu nerden bilecek ?
Bunun cevabı çok basit. Allah Nahl suresinin 43. ayetinde ”Eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorun” diye buyuruyor. Yani Arapça bilmeyenler takıldıkları ya da anlamadıkları yerlerde aracı edinebilirler. Hem bu sadece Kur’an’a özel bir durum değildir. Bütün dillerde bir metin en iyi orjinal dilinde anlaşılır. Çevirmede daima anlam kaybı olur.
Mantıksal açıdan bir cevap

 

Birazcık sorgulama ile bile bu ayetlerde herhangi bir sorunun olmadığı rahatlıkla anlaşılabilir. Bir Japon bile Arapça bilmediği halde şu dört soruyu sorarak gerçeklere ulaşabilir:
1.) Eğer ateistlerin iddia ettikleri gibi açık gaflar varsa İslam bu günlere nasıl geldi ?
Kur’an’da Türkçe meallere gaf gibi yansıyan, daha doğrusu iltifat sanatı mevcut olan ayet sayısı baya çok. Öyle bir tane ya da iki tane değil. Eğer Türkçe’ye yansıdığı gibi Arapça’ya da öyle yansısaydı İslam ilk günden tarih kitaplarına geçmiş olurdu. O dönemin Arapları belki cahillerdi ama aptal da değillerdi. Eğer peygamber sürekli gaf yapsaydı Araplar yıllardır tapıyor oldukları putları bırakıp ta hiç müslüman olurlar mıydı ? Çevrenizde sürekli ağzından bir şeyler kaçıran bir kişi olsaydı siz hiç bu kişiye inanır mıydınız ? İnanmayı bırakın siz hiç bu kişinin dediklerini ciddiye alıp dininizi değiştirir miydiniz ?

*Eğer bu soruya ”müslümanlar kaba kuvvet kullandı” diye cevap verilecekse islamın ilk dönemlerinde uzun bir süre insanlara herhangi bir fiziksel baskı yapacak güçte olmadığın hatırlatmak isteriz.

Ateistler bunu sorgulamayı unuttular mı acaba ?
2.) Ayetlerde gaf var ise peygamber neden bu ayetleri ortadan kaldırmadı ?
Kur’an topluca kitap halinde inmemiştir. Ayetlerin inişinden kimsenin haberi olmuyordu. Peygamberimiz Cebrailden vahiy olarak ayetleri alıyordu. Vahiy olarak aldındıktan sonra çoğu zaman aradan baya bir süre geçiyordu ve sonra bu ayetler peygamberimiz tarafından ”vahiy katipleri” olarak adlandırılan kişilere yazdırılıyordu. Peygamber bu kişilere tek tek hangi ayet hangi sureye diye yazdırıyordu.Eğer peygamber ağzından bir şeyler kaçırmış olsaydı Kur’an’ın yazılması tamamen onun elinde olduğu için bu ”ağzından kaçırdıklarını” yazdırmazdı. Madem ağzından kaçırdı öyleyse o kadar ”gaflı” ayeti neden yazdırdı ? Sonuçta din tamamen peygamberin elindeydi.
Ateistler bunu sorgulamayı unuttular mı acaba ?
3.) Ağızdan kaçırılacak bir durum olmayan bazı ”sıradan” ayetlerde neden ”gaf” (iltifat) var?
Eğer gerçektende bu iddia edilenler gaf ise sadece gafın beklendiği ayetlerde gaf olması gerekirdi. Ama buna rağmen hiç ağızdan kaçırılacak bir durum olmayan ayetlerde bile iltifat sanatı uygulanmıştır. Peki bunun izahı nedir ?
Ateistler bunu sorgulamayı unuttular mı acaba ?
4.) Hadisleri ve ayetleri hiç birbirine karıştırmayan bir insan nasıl olur da bu kadar ”gaf” yapabilir ?
Kur’an ve hadisleri incelediğimizde ikisinin yazılış stilinin tamamen farklı olduğunu görüyoruz. Hiçbir hadiste Kur’an’daki üstün belagata (edebi dereceye) rastlamıyoruz. Yani aralarında açık bir fark vardır. 23 yılda bunu hiç karıştırmamamayı sağlayabilen bir insan nasıl oluyor da bu kadar gaf yapabiliyor ?*
Ateistler bunu sorgulamayı unuttular mı acaba ?
*eğer bu son sorudaki maddeye itiraz olarak ”ayetleri peygamber yazdı, tüm hadisler ise peygamberden sonra uyduruldu” gibi bir açıklamaya gidilecekse bunu iddia edenlerin çifte standartlık yapıp da işlerine gelen hadisleri savunma hakları yoktur. Bunu iddia edenler hadislere yönelik eleştiriler yöneltemezler. Hem bu durumda bile ilk 3 soru hala geçerliliğini sürdürür.

 

**İlginç Detay**

Kur’an’da geçen ”de ki/de” (kul) ve ”dediler” (kalu) kelimelerinin tam 332 defa eşit sayıda geçtiğini biliyor muydunuz?[2]

7cp7

332 gibi 3 basamaklı bir sayı olan bu kelime frekansının eşit çıkması ortada tesadüfle açıklanamayacak kadar zor bir tablonun olduğunu göstermektedir. Bu dağılımın Kur’an’ın Allah kelamı olduğunu gösteren unsurlarından biri olduğunu söyleyebiliriz.

Aynı soruyu burda da sorabiliriz. Bu kelimelerin eşit sayıda zikredilmesini sağlayabilen bir yazar nasıl oluyor da bu kadar gaf yapabiliyor ?

Not: Sayımı kontrol etmek isteyenlere kaynaktaki linke bakmalarını tavsiye ederiz. Türkçe meal taratmasında doğru sonuç çıkmıyor.
Sonuç
Görmüş olduğunuz gibi söz konusu ayetlerin gaf ile uzaktan yakından bir alakası yoktur. Klasik Arapça’da doğal bir şekilde anlaşılan bu ayetler başka bir dile çevirildiğinde peygamberin sözü gibi anlaşılmaktadır. Bu ayetlerde konuşan peygamber değil, Allah’tır.
Kaynaklar:
[1] http://dergi.ilahiyat.omu.edu.tr/Makaleler/1053759884_20102804019.pdf

[2] https://www.facebook.com/photo.php?fbid=705422616144665

 

– ileri okuma:
[3] Durmuş, İsmail, ‚İltifat‛, DİA, İstanbul, 2000, cilt: XXII, s. 152-153;
[4] Mollaİbrahimoğlu, Süleyman ‚Kur’ân-ı Kerîm’de İltifat Sanatı‛, Diyanet İlmi Dergi, cilt 33, sayı: 1, 1997, ss. 15-35;
[5] Özdemir, Abdurrahman, ‚Kadîm Bir Söz Sanatı: İltifat ve Kur’ân’da İltifat Örnekleri‛, İslâmî İlimler Dergisi, yıl: 1, sayı: 2, 2006;
[6] Kadir Kınar, Belağatta İltifat, Bilimnâme (Düşünce Platformu), Kayseri, 2006, VII/2, s.75-106;
[7] Dağ, Mehmet ‚Kur’ân’da Üslûp Diyalektiği: İltifat (Zamanlar ve Şahıslar Arası Geçiş) Salkımsöğüt Yay., 1. Bas. Ankara, 2008.

 

Alıntıdır

yaklaşık ByBrawe

Ayrıca kontrol

Şuayb ve Medyen Halkı

Şuayb ve Medyan Halkı hakkında ayetler, Konulara göre ayrılmış ayetler ve sıralanmış ayetler ...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir